NUR SANATI

KUR'AN A YAŞ SINIRI KOYMAK ZULÜMDÜR…!

Said Nursi Kürt Teali Cemiyeti’ne üye miydi?

Posted by barbarosseferde Mayıs 26, 2008

Son birkaç senedir, müfterilerin ürettiği yeni bir iftira var: Güyâ, Bediüzzaman Said Nursî 1917–1918 yıllarında kurulan Kürt Teali Cemiyetinin aktif bir üyesi imiş.

Bu katmerli iftiranın başını çeken, Selçuk Üniversitesinde öğretim görevlisi olan birkaç “Kemalist Türkçü” akademisyendir.

Bunlar, 1998′de kitap çıkardılar. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi isimli bu kitapta, onu Kürt (Kürdistan) Teali Cemiyetinin kurucusu üyesi diye ilân ettiler.

Biz, 1999 yılı Temmuz’unda bu akademisyen gruba gereken cevapları verdik. Attıkları iftirayı madde madde çürüterek yanlışlarını yüzlerine vurduk.

Hazırladığımız yazı dizisi tam on gün sürdü. Bunlar ise, cesaret gösterip karşımıza çıkmadılar. Bize cevap verme ve yalanlarını savunma cihetine de gitmediler. Dönüp dolaşarak, sanal âlemde sallama kolaylığını tercih ettiler.

Yine de, bu vesileyle birkaç noktayı nazara vermek icap ediyor.

– Kürt Teali, İngilizlerin desteğiyle kurulan ve faaliyet gösteren siyasî, ideolojik ve ayrılıkçı bir cemiyettir. Üstad Bediüzzaman ise, hayatı boyunca bu tür teşekküllere müsbet değil, daima menfi bakmış ve onlardan uzak durmuştur. Nitekim, eserlerinde de aynı tavrı takınmış, zararlı cemiyetlere hiçbir surette iltifat etmemiştir. Hatta, esarette iken bu cemiyetlerle teması olan bir talebesi (Müküslü Hamza Efendi) için de “Eyvah! Ne kadar bozulmuşsun” diyerek, bir hafta uğraşıp onu “eski hamiyetine” döndürmüş.

– Üstad Bediüzzaman’ı o cemiyetin kurucusu gösterenler, bu harp gazisi hamiyetli zâtın o tarihte (6 Kasım 1917) Rusya’da esarette olduğundan bile bihaberdirler.

– Said Nursî, iki buçuk yıllık esaretten kurtulduktan sonra, 1918 yılı ortalarında (Haziran–Temmuz) ancak İstanbul’a vasıl olabilmiş ve zihnen, bedenen, ruhen yıprandığını söyleyerek, uzun süre sosyal hayattan uzak durmuş, Eyüpsultan Kabristanı ve Yuşa Tepesi gibi sakin yerlere gitmiş, buralarda yalnızlık içinde istirahate çekilmiştir. Öyle ki, aradan aylar geçtikten sonra kendisini tanıyanlar ona şu suâli yöneltmişlerdir: “Neden geldin geleli siyasete karışmıyorsun?”

Esaretten sonra siyasete hiç karışmayan, şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçarak Allah’a sığındığını söyleyen Üstad Bediüzzaman gibi bir şahsiyet, nasıl olur da “Kürt Teali” gibi ayrılıkçı siyaset fışkırtan bir cemiyete dahil olur. Hiç mümkün mü?

– Bir zamanlar, yine bir iftira furyası başlatılarak Bediüzzaman Hazretlerinin “zararlı cemiyetler”le irtibatlı olduğu yalanı uyduruldu. Öyle ki, bu konu Meclis’in gündemine dahi taşındı. Konunun muhatabı olan dönemin Adalet Bakanı Fuat Sirmen, çıkıp Said Nursî’nin geçmişte zararlı hiçbir cemiyetle ilişkisi olmadığını resmen ilân etmek durumunda kaldı. (1950 öncesi iki kez Adalet Bakanlığı yapan Sirmen hakkında “komünistlik” iddiasında bulunanlar dahi olmuştur. İşte, bu derece menfi birisi bile, Said Nursî’nin zararlı cemiyetle bağlantısı olmadığını açıklamak zorunda kalmış.)

– Üstad Bediüzzaman’ı zararlı cemiyetler içinde gösterenler, akademisyen de olsalar, eğer müfteri değilse hiç tereddütsüz cahildir. Yıllar önce ortaya attığımız bu iddiayı bugün de aynen tekrarlıyor ve aykırı düşünmeye devam edenleri bir kez daha fikir meydanına dâvet ettiğimizi hatırlatarak yazımızı noktalıyoruz.

(M. Lâtif Salihoğlu, Yeni Asya Gazetesi, 2006)

8 Yanıt to “Said Nursi Kürt Teali Cemiyeti’ne üye miydi?”

  1. seda said

    çok doğru said nursi kürt teali değil islam teali cemiyetine üye. teali islam cemiyetini bizlere zararlı olarak tanıtıyorlar hadi biz biliyoruz yanlış şeyler öğrettiklerini bilmeyenler napsın.inş. bigün gerçekler ortaya çıkar. ayrıca teşekkürler gerçekleri anlattığınız için

    • hakan said

      kürt teali cemyetini kurmuş demiyoruz ona üye diyoruz ayrıca mustafa kemale deccal diyen birini de örnek aalamyız

    • Bilge Kağan said

      Seda Hanım, İnkılap kitaplarında Milli Varlığa Düşman cemiyetler arasında İslam Teali Cemiyeti de vardır. Sonuçta bu kitapları AKP hükümeti bastırıyor 🙂 Buna yalan diyemezsiniz çünkü siz de AKP lisiniz.

    • Mustafa said

      islam teali diyon ama daha islam teali cemiyetinin amacını bilemiyisin sen.
      İslam teali cemiyetinin amacı kurtuluş savaşının olmasını engellemek halkı işgallere karşı bir şey yapmaması için çalışmışlar.
      Bunla kürt teali cemiyeti arasında bir parallelllik göremiyorsan sen tarihden anlamıyorsun derim.

  2. arda said

    1915-1917 arasında Osmanlı-Rus Savaşında Kafkas Cephesinde gönüllü alay komutanlığı (albay) olarak Birinci Dünya Savaşı’na katıldı.[41] 1916’da Bitlis savunması esnasında yaralanarak Ruslara esir düştü. 1917 yılında Kostroma Esir Kampı’ndan kaçarak İstanbul’a döndü . İstanbul’a döndükten sonra zamanın en üst Fetva kurulu olan Dar-ül Hikmet-ül İslamiye’de görev aldı.

    Kürdistan Teali Cemiyeti[1], Kürt Teali Cemiyeti[2] , 30 Aralık 1918 tarihinde İstanbul’da kurulan ve doğu illerinde şubeleri açılan bağımsız bir Kürt devleti kurulması amacı güden cemiyet. Cemiyetin adı, Kürdistan yükselme derneği anlamına gelmektedir.

    Bu teali cemiyetinde olduğunu kanıtlamıyor .
    Vermiş olduğunuz tarihlerde yanlış var .

  3. nazmi said

    “SEÇİMLER VE DERSİM’ İN YENİDEN  KATLİAMI!”

    Nazmi Doğan, Mayis 2011

    CHP, Askeriye ve diğer Türk/İslam sentezcileri soykırım güçleridir.
     
    Kılıç sallayan devşirme Kemal, celladına tapmanın dramatik örneklerini sunmaya devam ediyor.
    Irkçı-faşist-şovenist propaganda zehiri ve asimilasyondan oldukça etkilenmiş Alevi dernekleri, Kemalizmin kendilerinin gerçek duruşları olduğunu, onun da kılıç sallayan Arap kahramanı Hz. Alinin devamı olduğunu iddia ediyor ve Kemalin kendisinin Alevi-Kızılbaş olduğunu iddia edecek kadar ileri gidiyorlar.

    Derneklerine, başa M. Kemal resmi, arasına keskin bir kılıç (Zulfikar) ve onun yanına da Hz. Ali resimlerini asan, tam manası ile devşirmeliğe bürünmüş kör cahil topluluk halkına ihanet etmeye devam ediyor.
    CHP, Askeriye ve diğer Türk İslam sentezcileri soykırım güçleridir.
    Kılıç sallayan devşirme Kemal, celladına tapmanın dramatik örneklerini sunmaya devam ediyor.
    Irkçı-faşist-şovenist propaganda zehiri ve asimilasyondan oldukça etkilenmiş Alevi dernekleri, Kemalizmin kendilerinin gerçek duruşları olduğunu, onun da kılıç sallayan Arap kahramanı Hz. Alinin devamı olduğunu iddia ediyor ve Kemalin kendisinin Alevi-Kızılbaş olduğunu iddia edecek kadar ileri gidiyorlar.
    Derneklerine, başa M. Kemal resmi, arasına keskin bir kılıç (Zulfikar) ve onun yanına da Hz. Ali resimlerini asan, tam manası ile devşirmeliğe bürünmüş kör cahil topluluk halkına ihanet etmeye devam ediyor.
    Kılıç’ çı Kemal’e yeniden dönersek: şimdiki CHP başkanının, Alman Himler’in gestapo yöntemlerinden esinlenerek isminin değiştirilmesi insanlığın yüzkarasıdır. Himler herkesi gaz odasına göndermiyor, çoğu muhalif Almanların ailelerini yok ederken çocuklarının alınıp adlarının değiştirilmesi ve bunların özel eğitilerek “Hitler gençlik taburlarına” verilmesini sağlayan bir yöntem geliştirmişti. Dersim Soykırım döneminde ailesinden 7 kişi öldürülen ve öksüzler yurduna, daha sonra da yatılı bölge okullarına alınıp adı değiştirilen, Nazmiye nufus dairesine kayıtlı bu kişinin esas adı Hıdır dır. Ailenin soykırım öncesinde soyadı ise söylendiği gibi Karabulut falan değildir. Soykırım arifesinde bütün Dersimlilerin ad ve soyadlarının değiştirilmesi kanun yolu ile yürürlüğe girmiştir.
    Dolayısıyla bu aileye Karabulut soyadı da istekleri dışında verilmiştir. Hıdır isminin Kemal diye değiştirilmesi, Karabulut soyadının da Kılıçdaroğlu diye değiştirilmesi Türkiye topraklarında nasıl bir barbarlığın yaşandığını ispatlamaktan öteye gitmiyor. Çocuk yaşta beynine yağma ve talanın, “kafirlerin” kafalarının kesilmesinin(kılıçla simgeleniyor) kahramanlık olduğu, kendisinin esas Türk olduğu, Atılla” nın soyundan geldiği, Arap asılı Hz. Ali”den kahraman M. Kemal” e varan geleneğin devamı olduğu, Alevi derneklerine de asıldığı gibi 3 sembolü(ali-zülfükar-atatürk) entegre eden Kemal Kılıçdaroğlu isminin onu “yabani”, “aşağılık” Dersimlilerden ayrıştıracağı sistematik olarak işlenmiştir.
    Bir kere Alevi Kültüründe Kılıç sembol falan değildir. Bu Şiilerde olabilir, Aleviler ile Şiiler ise tamamıyla zıt toplumlardır. Şii İslamın 5 şartınıda yerine getirir, camii ye gider, ramazanda oruç tutar ve hacca da gider, ama Aleviler bunların hiçbirini yapmaz…Alevilerin Arap Ali”sinin resimlerini asmaları ve evlerine Kılıç sembollerini yapıştırmalarının başlangıcı yeniye dayanıyor.Türk ırkçılığının yükseliş döneminde bir taktik olarak, Aleviliğin Müslümanlığın bir mezhebi olduğu ileri sürülmüş, otonomiye varabilecek hak ve toprak taleplerinin yokedilmesinin alt yapısı sağlanmıştır. Bu idolojik-politik bir proje olarak ortaya atılmıştır. Koçgiri isyanı döneminde bu projenin ana hatları çizilmiştir. Osmanlının dağılması ve ezilen halkların özgürlük bağımsızlık talepleri Alevi-Kızılbaş halklarının yoğunlukta yaşadığı Dersim – Koçgiri otonomisinin hala ayakta durması Kemalist Ittihat Terakkicileri korkutuyordu. Lübnan ve Suriyede de bağmsız devletlerin kurulması, artık sıranın Anadolu Alevilerinde olduğunu ve bunların bir an önce etkisiz hale getirilmesini acil kılıyordu. O dönemde Osmanlı padişahının en güvenilir adamı diye Anadolu”ya gönderilen M. Kemalin önündeki en önemli görev de bu idi. Fransız veya İngilizlere tek bir kurşun sıkmadan ilk yaptığı iş Koçgiri de isyan var diyerek İstanbul’ a telegraf çeken M. Kemal yaklaşık 24 000 Aleviyi acımasızca katletti. İttihat Terakki artıkları Paşalar, Koçgiride Alevieri katlederken Padişah ve aynı zamanda onların ağababası olan İngiliz ve Fransızlara da rapor verdiler. Çünkü, M. Kemalin bölgeye resmi olarak gönderilmesinin sebebi, İngiliz istihbaratına göre, artan başıbozuk eşkiya eylemleridir. Yani o dönemde İngiliz ve Fransızlar için birincil konu çeşitli çetelerin devriye gezen askerlere saldırmaları bölgeyi yağma talan hareketleridir. M. Kemal müteffikler adına bu başkaldıranları kontrol altına almalıydı: Kocgiri katliamı ile bayram etmeye başlıyan Müteffik ordu komutanları, Kemalin daha sonraki faaliyetlerini kontrol etme gereğini bile duymadılar ve böylece Kemal bu fırsattan yararlanarak kendi çıkarları için bütün çeteleri bir araya getirmeye başladı. Dikkati çeken diğer bir nokta ise, bu katliamdan sonra tek bir Fransız veya İngiliz askerinin burnunun kanamamasıdır. 1920 lerden 1923 kadar sadece 2 İngiliz askeri yaralanmıştır ve bunlarda Beyoğlunda Rum kadınlar yüzünden çıkan bir kavgada olmuştur… Koçgiride Alevilerin kitlesel imhasından 1 ay sonra M. Kemal Fransızlarla dostluk antlaşması imzaladı. Kurnaz İngilizler de onun göstermelik “asayiş problemi”, nin kamufulajını iyi kullandılar ve sınıra dayanmış Bolşevik hereketine karşı gerekli tamponu sağlayacak tek liderin o olduğunu Londra’ ya bildirdiler. İngiliz gizli arşivlerinden anlaşılacağı gibi M. Kemal hemen onların gözüne girmişdi. Laz Topal Osmanın bu katliama çekilmesi ise ona teklif edilen Sivas, Tokat ve Erzincanın kuzey alanlarındaki Alevi mal varlıklarıdır. İttihatçılar, Ermeni ve Rumların yokedilmesinde kullanılan yöntemi burada gene uyguladılar. Sözde topal Osman’ a Lazkiye otonomisi verilecek ve Alevi Kızılbaşlardan boşalacak alanlar da onun topraklarına katılacaktı. Mustafa Kemal 1923 yılına kadar amaçlarının “Saltanatı ve Hilafeti kurtarmak olduğunu tekrarladı durdu? öyle yaptı, çünkü bir Türk devleti için çalıştığını söyleseydi, yanında kimseyi bulamazdı. Etrafına topladığı bütün başıbozuk çeteler (kuvvai miliye denilen eşkiyalar) yağma ve talandan başka bir şey düşünmüyorlardı. İngiliz ve Fransız ordularını rahatsız eden bu Müslüman çeteleri bir araya getirmek için onlara kan emiciliğin sembolü durumunda olan “padişahı koruma”, “halifeliği ve saltanatı yaşatma” hedefini göstererek düzenli ordu kurmaya başladı. Padişah için savaşma, o dönemde Müslüman olmayan halkların mal ve mülklerini yağmalamayla özdeş idi. Koçgiri de kan akarken, M. Kemal bu seferde din, Müslümanlık adına Karadeniz alanında da büyük bir yağma talan hareketi başlattı. Kriminal eşkiyalardan kurulan terör çeteleri Rumların evlerini basıyor ve onları acımasıca katlederek mal ve mülklerine el koyoyorlardı. Kemal onlara bunun ” padişahın bir fermanı ” olduğunu söylüyor ve çığ gibi büyüyen bu eşkiya sürüleri sayesinde kendi gücünü de artırıyordu.
    Diğer yandan Osmanlıyı yöneten İngilizler M. Kemal konusunda tam emin olmak için yeni bir olayı ölçü olarak kullanmayı planladılar. TKP yönetimi M. Suphi liderliğinde Anadolu’ ya geliyordu. Bütün istihbarat M. Kemal’ e İngiliz gizli servisinden aktarıldı, yani bütün bu yöneticilerin nerden hareket ettikleri ve nereye ne zaman varacakları tamı tamına ona aktarıldı. ingilizler Bolşeviklik hakkında Kemali test yapmak istediler. Bilindiği gibi Kemal, İngilizlerin istediklerini fazlasıyla yaptı, TKP yöneticilerini sağ yakalama değil hepsini sorgusuz sualsız denizde boğdurdu. Bu olaydan sonra İngiltere Kraliyet ailesi tamamıyla ikna oldu ve artık Anadolu’ nun gelecegi M. Kemal’ e bırakıldı. Bu kararın sonuçları diğer Anadolu halkları için çok vahim olacaktı. Rumlar ve Dersimliler de Ermeniler gibi feda edildi. Bati Anadolu`da bulunan Yunanlilar resmen satıldı. Karşılığında Kemalistlerden İngiliz askerine dokunulmaması istendi ve bu aynen de böyle oldu. Rumlar’ın 3 000 yıllık vatanları olan batı- anadoludan kovulmalarının da yolu böylece açılmış oldu. “Kurtuluş savaşı” denilen uyduruk hikaye sonradan isytanbul İngiliz konsolusunun da dediği gibi “itlerin kendi aralarında ki dalaşmalarından kuvvetlinin çıkamasını bekledik…” İşte Türk devleti denilen yapının ortaya çıkış şekli… Kısacası başta Rumlardan yanaymış gibi görünürken, M. Kemalin Anadoluda ki bütün eşkiya çetelerinden derleyip toparladığı hırsızlar kalabalığını görünce ondan yana yer aldılar. tek istekleri ise M. Kemal’den bolşevikliği durdurmaları oldu. Ermeni menşevikleri ile arası iyi olmayan Stalin ise o sıralarda Kafkaslar da idi. Stalin olmasaydı TC devleti gene kurulamazdı. Stalin, politik karşıtları olan menşevikleri bahane ederek Ermenileri arkadan vurdu. Böylelikle yağma ve talana gelmiş osmanlı kırıntılarının Kars, Ardahan ve Van şehirlerini de almalarına yardım etti. Ermenilerin çoğunlukta oldukları bu şehirlerin TC devletinin ordusu diye lanse edilen bu eşkiya çetelerine devredilmesi sovyetlerin tarihlerinde işledikleri ağır bir suçtur…
    İngiltereden gelen emir ile Kemal’in önü açılıyor ve birincil tehlike olan Bolşevikliğe karşı tampon bir devlet kurulması aciliyet kazanıyordu. Bu meyanda diğer konular tamamıyla arka plana geçiyor, Rum, Ermeni, Kürt, Alevi, Pontus halklarının hak ve talepleri yok sayılıyordu. İngiliz ve Fransızlar artık M. kemal’ e oynuyordu. Kemal bu fırsattan yararlanarak Anadolunun bütün yerli halklarını yok etmeye başladı. işte bu etmizlik hareketine daha sonra ” kurtuluş savaşı” denilecekti.

    Alevilerin esas sembollerine dönersek, bunlar genelikle doğanın birer parçalarıdır. Alevilik, sahte ideolojik poltik amaçlı projelerin yansıttığı gibi “ali evicilik, alicilik” değil, “alev” den gelmedir. Bir kere bu bir dil sürçmesi falan değil, açıkça ortada olan bir şeydir. Ali başka Alevi başkadır. Alev’ e tapma is Mezopotamya toplumlarının ana kültürü olan güneş ve ateşin kutsallaşması temelindedir. Zerdüşt dini Hiristiyanlık ve Müslümanlıktan önce vardır. Bu coğrafyanın da ana kültürüdür. Tek tanrılı dinler ve özellikle de Yahudi ve Budizm dinleri Zerdüşt inancından çok etkilenmişlerdir.
    Tepeden bir devlet yaratılması için uydurulan sahte ideolojiler ile jenositleri sistemleştiren kemalist kadrolar 1928 lerden itibaren tüm alanlarda geniş ideolojik – politik çalışmalara girdiler. örneğin güneş dil teorisi saçmalığı almanya’ da yükselen Nazi akımlarından esinlenerek uyduruldu. Alevilerin mentalitede yokedilmeleri için ise Koçgiri kırımı ile temelleri atılan “islamın bir mezhebi” şeklinde ki projesi yeniden ortaya sürüldü. Başta Şevket Süreyya Aydemir olmak üzere kadrocuların uzlaştığı bir nokta, Ermeni ve Rumlar gibi diğer kadim Anadolu milletlerinin de nihai olarak ortadan kaldırılmalarıdır. Hiristiyan dinine mensup olanların başarıyla yokedilmeleri Kemalist kadroların iştahını artıriyor ve mücadele şiddetle tırmadırılıyordu.
    Dersim’den Ankara’ ya çağrılan bazı ileri gelenler ya satın alınıyor veya her yol denenerek beyinleri yıkanıyordu, ama o zamana kadar Alevilerin esas çekirdeğini oluşturan iç bölgelere ulaşamıyorlardı. Soykırım yapıldıktan sonra bütün dede, seyit ve pirler Malatyanın Akçadağ kazasında 3 aylık eğitime tabii tutuldu. Bu eğitim ile, dedelere, sehlere ve pirlere Atatürk posterleri, Hz. Ali posterleri ve Zülfıkar resimleri verilerek köylerine gönderildiler. Tamamen beyinleri yıkanan bu sözde ileri gelenler, halka ” esas müslüman ve türk ” olduklarını, islamın bir mezhebi olduklarını propoganda yapmaya başladılar. Köylerin her tarafı Arap Ali sinin resimleri ile doldu. TC nin geri kalan Alevileri asimile etme çalışmaları sistemli eğitim çalışmaları ile periodik olarak devam etti. Elbistan’ dan Tokat’a ve Erzurum’a kadar Alevileri yaşadıkları bütün alanlardan toplanılıp getirilen bir sürü Türkçe bilmeyen insanlardan celladına tapan ucubeler yaratıldı… Alevilerin Arap Ali’ sinin resimleri ile tanışmaları bu olaydan sonradır. Alevilere kılıç resmi bu şekilde dayatılmıştır. Çünkü o dönemde Müslüman olunca direkmen Türk olunuyordu. Yani alevilerin 500 senelik Osmanlı hükümranlığı döneminde Müslüman sayılmamaları ve şimdi birden bire “rütbe” almaları, Şevket Süreyya Aydemir ‘ in de dediği gibi ‘Kemalizmin bir dehasıyıdı’. Bu proje başarıya ulaştı, hafıza kaybına uğratılan Aleviler hak ve özgürlük telaplerinden vazgeçerek düşmanlarının saflarına geçtiler. Inönü Anilarinda; “bunların hemen hemen hepsinin okuma yazmasi yoktur, Türkce bilmezler, onlari mecmua kitap ile degil, resimlerle ikna edelim yönünde bütün kadrolardan öneriler geldi…Onlar kendi inanclarinin adina benzeyen ve “AL” ile baslayan bizim Alevilği hemen birden benimsemedilerse de kafalari allak bullak oldu…..” der.

    Dersimliler, Rum ve Ermeniler Kemalizmin ırkçı milliyetçiliğinden ve Kemalist devlet dindarlığından çok çekmişlerdir. Kemal Atatürk dönemi Türkiye’nin en karanlık, diktatoryal dönemidir. Ermeni, Asuri-Süryani katliamları ve milyonlarca Rumu denize döken odur. Atatürk laik değildi, demokrat hiç olmadı. Şimdi yaşasaydı sonu aynen Mübarek, BenAli veya Kadafi gibi olacaktı…TC nin varlığı anlamına gelen Müslüman olmayanların yokedilmesi AKP’li devlet döneminde de hızında bir şey kayb etmemiştir. Müslüman olmayan aydınlar kurşunlanmış, boğazları kesilmiş ve masum insanlar ‘aklı dengesi yerinde olmayan’ genç Türklerin saldırı hedefi olmuştur. Ama ne hikmetse bu ‘akli’ dengesi yerinde olmayan genç Türkler  hiç bir cami imamını rahatsız etmiyor sadece Müslüman olmayanları öldürüyorlar!?!
    Varlığı yağma ve talana dayanan dejenere olmus capulcu Anadolu guruhu, ırkçılık üzerine inşaa edilen Kemalist devletin çağdaşlaşmasını isteyenlere kuşkuyla yaklaşıyor. O ‘’Devlet yıkılırsa ben ortada kalırım’’ sendromundan hala kurtulmuş değil. Yani kendisine Türk diyen ama genetik olarak Anadolunun Türk olmayan eski yerlilerinin genetiğini taşıyan bu halkın yüzde doksanı hala onun parazitliğini garantileyen bu yabani varlıktan yana, yani kan emici askerci-çeteci. Seçimini kendi refahına ve geleceğine göre değil, devlet dediği ve tam ne anlama geldiğini kavrayamadığı, silah ve kanla algıladığı gücün bakiyesi ve onun devamlılığına göre yapıyor. Bu açıdan tercihi mevcut yağma ve talanın bekçisi olan devleti temsil eden partilerden yana olacaktır.
    AKP, CHP, MHP ve diğer devlet partilerinin aday listelerine bakmak yeterli. Bu partilerin adayları ya çete, ya hırsız, ya dolandırıcı ve ellerinde insan kanı var.Aralarına serpiştirdikleri ‘Demokrat’ gömlekliler ise sadece işin aşentiyonu.
    AKP, CHP ve MHP bu sahte maskeleriyle sadece toplumu daha derin kaoslara sürükleyeceklerdir.
    Dersimliyi  kandıramıyorsan toplumda bir yere gelmiş birilerini ne pahasına olursa olsun satın almak. Bu gün AKP veya CHP saflarında yer alan ‘Ünlü’ Zazalar acaba hangi hesapları sonucu oaradalar. Kendi kimliği ve kültürü için mücadele eden birinin Dersim soykırımını yapmış bir kimliğin ve kültürünün yanında ne işi olabilir ki?

    CHP DERSİM 38 SOYKIRIMINI YAPTI

    CHP’nin şovenizm, ırkçılık ve faşist politika ve pratiği oldukça açık ve net bir biçimde kör gözlerin bile göreceği kadar orta yerdedir.
    Sırf Dersim Jenosidi konusundaki faşist, soykırımcı, şovenist yüzü değil aynı zamanda Ermeni, Kıbrıs, Balkanlar, Kafkaslar, Azerbaycan vs gibi bir çok sorunda MHP’yi aratan taktik adımları ile söylem ve pratikleri tam bir gerçek kimliğine, sözde cumhuriyet kurucu kadrolarının da ruhuna uygun bir yere geldi. Aslına bakarsanız kendisine zoraki giydirilmiş sözde sosyal demokrat kimliğin de reddi de olsa; tam ve kesinlikle düzenin en önemli çekirdek örgütüdür. Kılıç sallayan devşirme Kemal celadına tapmanın en dramatik örneklerini sunmaya devam ediyor.

    Kemalistler laik değildirler. Onlar öncekilerin yarım bıraktığı politikayı hayata geçirmeye çalışmışlardır. Savaş esnasında ana slogan: “padişahı koruma”, “halifeliği ve saltanatı yaşatma” idi. İslam adına cahil cuhul kan emici Müslümanları bir araya toplayan Kemalistler, 1925’te Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile Aleviliği resmen yasaklamış, buna karşılık İslamı da resmi din yapmışlardır. Diyaneti kuran Kemal’ in bizat kendisidir. 12 Eylül cuntacıları da Kemalizm adına türk islam sentezini TC nin ana ideolojisi yapmadılar mı?
    Kemal Kılıçdaroğlu hemen hemen bütün seçim konuşmalarında bu konuya ilişkin soru geldiğinde “Biz Atatürk ne yaptıysa onu savunuyoruz.” demeye devam ediyor. Utanmadan soykırımı haklı gösteriyor, taptığı celladın yaptığına aynen sahip çıkıyor. Gerçekte olan, ırkçı CHP’nin kendi kimliğine dönüşü ya da boyanın dökülüp altta gerçeklerin çıkması vardır.
    CHP İttihat terakkinin devamıdır. Ermeni soykırımı, Rum soykırımını ve Anadoludaki diğer yerli hakların yokedilmesi sürecini ilerleten bir akımın devamıdır: 1880 lerden beri başlatılan temizlik hareketlerini yöneten bir partinin mirasçısıdır. Soykırıma uğradığı halde sürgündeki milyonlarca insanı bu soykırımı hak etmiş gibi göstererek, ortada bir isyan ya da “terörizm” varmış gibi havalar yaratıp, yeni soykırımlara zemin hazırlayan neo faşist CHP zamanını tamamlamıştır. O gün iktidarda olan kurucularının, bugünkülerden zerre kadar farkları yoktur ve kesinlikle aynıdırlar. Dersimlilerce farklı algılanması, korkunun hükümranlığında gerçekleri bile ters yüz edecek bir asimilasyonla celladın mentalitesini kabullenmek trajik bir olayıdır.

    ALEVİ KİTLELERİ CELLATLARINA TAPMA DEĞİL, DİĞER BÖLGE HALKLARI İLE BİRLEŞMELİ VE YENİ BİR DEVLETİN KURULUŞU İÇİN MÜCADELE ETMELİDİRLER.
    Kürdistan devletinin kurulması bölge halklarının ağır baskı ve zulümden kurtarılması için somut bir seçenektir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika da başlayan halk hareketleri Türkiye toprakları içinde yer alıp da hiçbir özgürlük va haka sahip olamayan Kürt, Laz, Alevi ve Çerkezlerin bir an önce harekete geçmelerini zorunludur.
    Cahiliğin en yüksek olduğu Yemen ve Mısırda halk toplu ayaklanmışken Türkiye de insanların korku içinde celladına tapmaya devam etmesi ve hiçbir hak talebinde bulunmaması şizofrenik bir ruh haline takabul ediyor.
    Kürtler dil mil gibi safsatalarla zaman kaybetme değil, tam bağımsızlık için harekete geçmelidir. Türkiyede ki devlet Libya ve Yemen den daha kötüdür. Mısır halkı milyonlarcası ile ayaklanıp demokratik haklarını isterken, kendisine Türk diyen hiçbir unsur en ufak bir hak talebinde bulunmuyor. Bunların oluşturduğu hiçbir yapı rasyonal olamaz ve Kürtlerin de bunlardan alacakları veya verecekleri bir şey olmamalıdır. Artık zamankları bitmiştir. Türk devleti denilen oluşumun sonu gelmiştir.
    Alevi olsun, Laz olsun bütün Karadeniz ve kuzeydoğu Anadolu halkları Kürtlerle aynı kaderi paylaştıklarını bilmeli ve harekete geçmelidir. Bu köhe yapıya son vermenin şartları artık olgunlaşmıştır.

    Sevgi ve Selamlarla
    Nazmi Dogan

    • sadi şahiner said

      batıda rumların türklere, ermenilerin doğuda kürtlere yaptığını bilmiyorsan öğren 1000 yıldır alevi bektaşi dergahları bu topraklarda yaşamaktadır ajitasyonu bırak

    • Yahya Çavuş said

      Cahillik cahillik cahillik diye diye kocaman bir yazı kendi içinde bir o kadar çelişkiyi nasıl barındırabilir? Anadolu topraklarına akın akın gelen konar geçer yörük ve türkmenlerin büyük çoğunluğunun alevi, Yeniçeri Ocağının Bektaşi olduğunu bilmeden tarihle ilgili yorumlar yapan size gülmekten öte acıdım… Daha iyi literatür taraması yaparak ve sonrasında da aradaki çelişkilerden arındırarak yorum yapmanız gerektiğini bilmiyorsanız asıl cahil SİZSİNİZDİR…

arda için bir cevap yazın Cevabı iptal et